Başıma ne geldiyse bu romanlar yüzünden. 10 yaşımda Steinbeck’in Fareler ve İnsanlarını okuduğumu hatırlıyorum. Etkilenmiş olmalıyım ki sonradan bir kez daha okuyacağım “Bitmeyen Kavga ve Gazap Üzümlerini” de bir nefeste okuyuvermiştim. Ne sokak oyunları ne de zaten jetonuna güç yetiremediğim hemen “game over” olup hep tadı damağımda kalan atari oyunlarıyla da birbirimize hiç yüz vermedik. Kemalettin Tuğcuları zaten öncesinden okulun kütüphanesinden alıp okumuştum üzerine bir de babamın sendikacı arkadaşlarının verdiği Kemal Tahirler de eklenince toplumsal gerçekçi bilincim erken yaşta uyanıverdi. İdeolojilerle başım pek hoş olmadı lakin sonradan hangi ideoloji dükkanına girdiysem hep soldaki tezgaha daha bir merakla bakar oldum. Romanlarda toplumsal olan daha çok ilgimi çekti. Raskolnikov’un iç çatışmalarından çok tavan arasındaki yoksul öğrenci odası ya da Sonya Semyonoviç’in evinin sefaleti gözümün önünden gitmedi günlerce. Bir de işin aslı romanların kurgusal, hayali hatta z...