Abi yetersiz bakiye diyor. Karşı taraf "ne diyor" diye sormuş olmalı telefonda. Yetersiz bakiye diyor abi. Sen ödedin değil mi geçen ayın borcunu. Abi ödedin de niye yetersiz diyor bu Allah aşkına.
Sıradaki orta yaşlı hanım sabırsız. Bukleli saçlarına üfürüyor sıkıntıdan. Püf diyor. Bukle havalanıyor. Ablanın aceleden ziyade tahammülü yok gibi. Göz göze geliyorlar. Gözünü oyar adamın abla alimallah. Elinde kedi maması gözüne çarpıyor. Celal sırıtıyor en masum haliyle, abla kusura bakma hemen halledeceğim diyor.
Celal'in rengi ruhsarı solmuş beti benzi atmış, alı al moru mor. Yer yarılsa içine girse. Dokunsan ağlayacak. Sinirden değil mahcubiyetten. İsmi Celal kendi pamuk. Kızdığını gören olmamıştır. Sinirleri alınmış mübarek. Hafif yanaklı, bembeyaz surat. Utanınca vücudunun bütün kanı yanaklara doluyor sanki. Bildiğin beş yaşında oğlan çocuğu. Oldu bitti utangaç Celal. Sosyal mobik mi fobik mi ondan işte. Komşunun kızı Yasemin öyle diyor. Yasemin fingirdeğin önde gideni. Kıpır kıpır, fıkır fıkır yerinde duramaz. Celal abi nasılsın diyor ara ara karşılaşınca. Karşıdan eteği savura savura geliyor. Celal görür görmez kırmızı, yanaklar Amasya elması. Yasemin’in abi dediğine bakmayın, kaçın kurrası, şeytan tüyü var hasbada. Çoktan anlamış Celal’in utangaçlığını. Bu kızlar doğuştan psikolog yemin ederim. Celal’in yüreği ağzında, dili damağı kupkuru, iki lafı bir araya getiremez.
Celal’de bakiye hep yetersiz. Kendini bildi bileli çalışıyor. Aynı anda üç işte çalıştığı olurdu inanın. Asgari ücret, yol, yemek, bayramlarda ikramiye. Yetmiyor. Yolu bedavaya getirmek için Davut’un motorun arkasında Sanayi’ye kadar gidiyor oradan her sabah kar kış demeden 3 kilometre tabana kuvvet. Kendi başına olsa yettirir Celal, bir simitle günü geçirir. Bir botla beş yılı bir montla yedi yılı devirir ama abisine yetişemiyor. Abisi Ertan da garibim kendi bir deri bir kemik, tombul karısı Oylum’a ve dobalak ikizleri Orçun’la Oruç’a yetişemiyor. Bir türlü iki yakası bir araya gelmiyor. Belediyede güvenlikçi biraz çalışır masa başı işe geçerim diye hesabı. Kazım da öyle yapmış. Güvenlikçi kadrosundan girip önce beyaz masaya oradan da makam katına geçmiş. Getir götüre bakıyor, yeri geliyor telefonlara bakıyor sekreter kız sigaraya gidip laklaka dalıp yarım saat ortadan kaybolunca meydan ona kalıyor. Sanırsın Belediye Başkanı o. Bir de cevval iş bitirici. Her yerde tanıdığı var. İmarda işin mi var tapu, ruhsat mı lazım Kazım halleder, Park Bahçeler zaten Kazım’dan sorulur. Müdür’den forslu herif. Ali’nin külahını Veli’ye, Veli’ninkini Hamdi’ye. İş bilenin kılıç kuşananın demişler. Bu zamanda biraz uyanık olacaksın. Yoksa gelen vurur giden vurur. Kazım Ertan’ın halı sahadan arkadaşı. Cumaları Sazlık’da maç ayarlıyorlar. Ertan’ın zaten hali yok sırf Kazım seviyor diye gecenin birinde top tepiyor. Seni de alacağım yukarı diye ümit vermiş garibe. Ertan hep kalede, Kazım hep forvette gol peşinde. Yatsın yatsın ayağına top gelince doğrudan kaleye. Kimseye pas attığı görülmemiş. Hayatı da şahsi oynayacaksın diyor Kazım. Çoluk yok çocuk yok tabi şahsi oynarsın diye içinden geçiriyor Ertan, bir şey diyemiyor.
Ertan ne topa yetişebiliyor ne de kredi kartı ekstrelerine. Üç bankadan kartı var üçü de sınırda. Kabak da bizim Celal’in başına patlıyor. Abim Orçun’la Oruç’un bezi, o kadar yemeye bez mi dayanır, abim doğalgaz faturası, abim Oylum yengenin telefonunu kırmış ikizler kızcağız evde sıkıntıdan çatlayacak. Abim kadar taş düşsün başına. Bana mı sordun evlenirken diyemiyor tabi. Boynunu büküyor Celal. Babaları erken göçünce Ertan babalık etmiş Celal’e derinden sevgisi var kıyamıyor.
Zaten Celal kimseye kıyamaz. Sabahtan kartı verdi benim vardiyam var marketi sen yapıver yengene bırakırsın diye. Celal doldurdu arabayı. Herşey ateş pahası, yağlar almış yürümüş gören ayçiçek değil gül yağı sanır. Tam kasaya geldi karttan geçecek, zırt, yetersiz bakiye. Elini cebine attı 75 lira nakit. Şimdi matematiğe kuvvet. Ben bu kadar hesap kitap bilsem orta ikiden bırakmazdım okulu biraz daha okur iyi kötü daimi bir iş bulurdum diyor içinden. Celal’i altı aydan fazla bir yerde tutmuyorlar hep de aynı bahane. Fabrika küçülmeye gidiyormuş yok market kapanacakmış. Ama fazla işsiz kalmaz haftasına iş bulur. Bir kere ne iş olsa yapar bir de kuzu gibi, sesi çıkmaz, gel Celal gelir, git Celal gider.
Orta yaşlı abla artık söylenmeye başlıyor. Kardeşim işimiz gücümüz var hadi ama. Kasiyer kızın da kaşlar çatılacak gibi. Celal terden sırılsıklam. Şunları bırakayım bari diyor. Beş kiloluk ayçiçeği bırakıyor, bakiye yine yetersiz, kuru fasulye etle yarışıyor, onu bırakayım bari diye düşünüyor. Celal’deki hesaba bak sen. Fasulyeyi de bırakıyor. Ha gayret Celal yetişeceksin. Yok az daha. Kaşar peynirine ilişiyor gözü. Celal simitle kaşara ölür, kahvaltıda simit kaşar bir de çay olsun yeter Celal’e. Olmayı versin diyor zeytin neyimize yetmiyor. İkizlerin bezi bıraksa kaşarı kurtaracak ama nasıl bıraksın. Kaşar gidince hesap tutuyor. Ağlayacak, ağlayamıyor, Sövecek, sövemiyor. Celal sövemez. Fakat anlıyor abisi işin farkında kartta bakiye olmadığını biliyor. O yüzden Celal’i sürdü sahaya. Celal başı önünde poşetlere dolduruyor öteberiyi tam marketten çıkacak telefon çalıyor, Ertan telefonda hallettin mi Celal diyor. La havle çekiyor bizimki. Biraz acele etsen yengen akşama yemek yapacak yağ bitmiş deyince Celal’in içinde bir volkan patlıyor. Yağı da sen alırsın abi diyor suratına kapatıyor telefonu. Artık o kadar da olsun.
Tam mahalleye girecek karşıdan Yasemin yine sekerek geliyor ayağında şıpıdık terliği. Bereketli olsun Celal abi. Alacağın olsun bir dondurma yedirmedin. Caddenin sonunda yeni açılan dondurmacıdan bahsediyor. Celal’de bakiye yine yetersiz. Akşama maçım var Yasemin cumaya söz diyor. Hatırlatırım ama unutmam bak diyor Yasemin, işveden kırılıyor. Celal yine kırmızı. Whatsaptan yazarım perşembeden. Üç top yerim en az haberin olsun. Olsun diyor Celal. Hayırlısıysa olsun.
Yorumlar
Yorum Gönder