Ana içeriğe atla

 




Kabil’in Gecesi

 

Hayır, mâtem senin hakkın değil... Mâtem benim hakkım:

Asırlar var ki, aydınlık nedir, hiç bilmez âfâkım!

Tesellîden nasîbim yok, hazân ağlar bahârımda;

Bugün bir hânmansız serseriyim öz diyârımda!

 

Kabilin yıldızlı gecesini anıyorum kaç gündür. Rüyalarıma giriyor, uyanıyorum, sağa sola dönüyorum, uyku tutmuyor. Yanımda dostlar var, bir semaverin başında 7 kişiyiz kaldığımız evin damındayız, saatler uzamış birlikte huma kuşu söylemişiz, türküleri sever Afganlar, gökyüzünden yıldız yağıyor nasıl güzel bir serin, nasıl özgürüz. Tatlı bir rüzgar esiyor bizim memleketin dağlarındayız şimdi. Kekik kokuyor. Bir çobana rastlıyoruz yoğurdun var mı diyorum, abi senin için biraz var diyor hemen bir tasa doldurup veriyor kaşık da uzatıyor. Yarısı kaymak koyun yoğurdu. Nerelisin sen diyorum, yüzü kavruk benzi sarı, gözleri hafif çekik. Afganistan diyor, neresinden diye sorunca Mezarı şeriften diyor gözleri doluyor. Kutlu mezardan Hazreti Ali efendimizin makamından, o gül bahçesinden. İsmin ne diyorum Selman diyor. Başka ne olacaktı sanki.  7 yıldır görmemiş memleketi, abi uçak bileti ne kadar diyor, şu kadar vardır diyorum. Çokmuş diyor.

Gözlerimi kapatınca Kabil içimden geçiyor. Cadde uzuyor, refüje iri kuşlar konmuş binlerce ürküyorum. Arabanın camından bakıyorum kuş değil insan bunlar. Birbirine sokulmuş, yere çökmüş sanki Allah’ın yeryüzünde oturmaya dahi yerleri yok gibi istif olmuş binlerce insan, kuş değil. Gözlerinde duman. Hepsi bir hayalin içinde. Kaybolmuş geçmişin belirsiz geleceğin içinde. Kimi Leyla’sını, kimi köyünü, kimi çocukluğunu, kimi ana babasını kimi sıcak bir yatağı, bir aile sofrasını düşlüyor, dumanlar içinde.

Bu gece uyku yok. Somalili Abdülvehhab geliyor şimdi rüyama. Şu kırmızı bakan oğlan, dört dil biliyor. İtalyancayı küçükken öğrenmiş, İngilizce, Arapça, biraz da Fransızcam var diyor. Gece bekçisi. 40 kilo ancak var. Bir gece yanına vardım gözleri yarı kapalı sanki beni görmüyor, gat çiğnemiştir dediler. Abdülvehhab dört dilde Afrika’nın, dünyanın geleceğini konuşabileceğin arkadaşım. İncecik servi dalı gibi. O da 7 yıldır anasını görmemiş. Sessizce eriyip bir damlaya dönüşüp gitmek istiyor gibi dünyadan. Abdülvehhab Johannesburg’da mülteci. Biri de çıkıp hepimiz mülteciyiz dese, hepimiz mülteciyiz, yerimiz yurdumuz, vatanımız neresi. Nişanlısını bırakıp gelmiş. İnsanın bir vatanı olmalı, yoksa bir nişanı, nişanlısı. Yüreğinde bir filiz olsun yeşermeli. Yeşermeli Afgan dağları, yeşermeli Kızıldeniz boyları.

 

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

YETERSİZ BAKİYE (ÖYKÜ)

Abi yetersiz bakiye diyor. Karşı taraf "ne diyor" diye sormuş olmalı telefonda. Yetersiz bakiye diyor abi. Sen ödedin değil mi geçen ayın borcunu. Abi ödedin de niye yetersiz diyor bu Allah aşkına. Sıradaki orta yaşlı hanım sabırsız. Bukleli saçlarına üfürüyor sıkıntıdan. Püf diyor. Bukle havalanıyor. Ablanın aceleden ziyade tahammülü yok gibi. Göz göze geliyorlar. Gözünü oyar adamın abla alimallah. Elinde kedi maması gözüne çarpıyor. Celal sırıtıyor en masum haliyle, abla kusura bakma hemen halledeceğim diyor. Celal'in rengi ruhsarı solmuş beti benzi atmış, alı al moru mor. Yer yarılsa içine girse. Dokunsan ağlayacak. Sinirden değil mahcubiyetten. İsmi Celal kendi pamuk. Kızdığını gören olmamıştır. Sinirleri alınmış mübarek. Hafif yanaklı, bembeyaz surat. Utanınca vücudunun bütün kanı yanaklara doluyor sanki. Bildiğin beş yaşında oğlan çocuğu. Oldu bitti utangaç Celal. Sosyal mobik mi fobik mi ondan işte. Komşunun kızı Yasemin öyle diyor. Yasemin fingirdeğin önde gideni...
Latin Amerikalı Kalkınma Eleştirileri Modern Dünya Sistemi’nin en önemli çevre unsurlarından biri olarak Latin Amerika’dan hakim kalkınma paradigmasına yönelik eleştiriler esaslı bir yekûn tutuyor. Şilili Manfred Max Neef’in, Meksikalı Gustava Esteva’nın, Kolombiyalı Arturo Escobar’ın ve makaleyi de kaleme alan Arjantinli Maristella Svampa’nın katkılarıyla ilerleyen bu eleştirel literatür hakkında bilgilendirici bir makale. Umarım faydalı olur.   Latin Amerikalı Kalkınma Eleştirileri Latin Amerika’da hakim kalkınma nosyonuna yönelik eleştirel yaklaşımlar Roma Kulübü’nün [1] 1972’de yayımladığı “Büyümenin Sınırları” raporuna kadar gider. Bu eleştiriler sürdürülebilir kalkınmadan emtia öncülerinin yayılmasına kadar uzanan geniş bir yelpazede çağdaş bir içeriğe sahiptir. Latin Amerika düşüncesindeki üç kilit meseleyi şöyle sıralayabiliriz:   1.       Tüketim toplumu eleştirisi (70-80 ler) 2.       Post kalkınmacı eleştiriler (90’...
  Han'ı irfanla okumak... Byung Chul Han çağdaş bir düşünür, 1959 doğumlu. Güney Kore asıllı, metalürji okuduktan sonra Almanya’ya göç etmiş. Berlin Üniversitesi’nde Kültür teorisi, sanat, estetik dersleri veren bir profesör. Bugünlerde “Güzeli Kurtarmak” isimli hacim olarak ince ama derinliği olan kitabını lezzetli bir tercüme ile azar azar okuyorum. Han’ın kitabını Mustafa Tatcı hocamdan yıllardır şerhlerini dinlediğim Yunus Emre ve Niyazi Mısri’nin zihnimde biriken nutukları ile birlikte okuduğumu farkettim. Böylesi çağdaş düşünürleri tanıdıkça bizim irfani geleneğimizi dünya dillerine açmanın önemine bir kez daha ikna oluyorum. Öyle sanıyorum ki çağdaş filozoflar büyük bir emek çektikten sonra bizim irfani geleneğimizin ancak kıyılarına varabilecekler ve 21. Asır bu irfanın küresel kültüre daha çok mal olduğu, daha çok anlaşıldığı bir zaman dilimi olacak. Üzülerek söylüyorum ama bu kaynağa bir kez ulaştıklarında da bizim yakın tarihimizin mahalle kavgalarından, kendi tarihi ve...