Ana içeriğe atla



 Kalkınmayı Kuş Gönüllü Bir Halk "Tuvalar"dan Öğrenmek; Hurai İnancı 

Çevreci bilinç önce zihinsel bir inşa, derinlik ve bütünlüklü bir bakış açısını gerektiriyor. Anadolu irfanında büyükler “ağacı ağaç, kuşu kuş, kurdu kurt olarak gördüğün sürece eğitime ihtiyacın var evladım” derlermiş genç öğrencilere. Dünyanın önemli bir kısmı din, mezhep, milliyet, cinsiyet, sınıf fark etmeksizin aynı hakim kozmoloji içinde yaşıyor. Ve ne yazık ki ağacı sadece ağaç, kurdu kurt ve kuşu kuş olarak gördüğü için tüm doğal ve insani kaynaklara sonu gelmez bir iştahla yöneliyor.

 Kadim bir Türk halkı olan Tuva’lar ağacı ağaç, kurdu kurt, mantarı mantar olarak görmüyor. Sayıları artık binlerle ifade edilen bu halk insanı evrenin merkezine bir efendi olarak yerleştirmiyor, mutluluğu, esenliği ve dolayısıyla kalkınmayı kendi geleneksel Hurai inançlarından hareketle anlıyorlar. Tuva halkının yerel anlayışında çizgisel bir gelişme fikrine karşılık gelecek bir kavram bulunmaz. Hurai iyi yaşam, sağlık, sürdürülebilirlik, sevgi, kutsallık gibi özellikleri bir araya getiren bütüncül bir kavramdır. Hayvanlar, bitkiler, ormanlar, otlaklar, tanrılarla birlikte bir bütün olarak yaşadıkları ve tatmini ve mutluluğu bu bütünün içinde aradıkları bir anlayışları var. Tuvalar toprağı incitmekten çekinen bir halk, tarım yaparken bile çok derin ve geniş kazmıyorlar. Çocuklarına kuş yumurtası kırarsanız yüzünüzde çiçek bozuğu çıkar diye öğretiyorlar doğadan ayrı olmadıklarını. Aşağıda akademisyen Yuxin Hou’nun kaleme aldığı Tuva halkının kendi kültür ve çevre bilinçlerini modern dünyada sürdürebilme mücadelelerinde çağdaş bir stratejiye dönüştürdükleri Hurai inancı hakkında bir makalenin çevirisi yer alıyor. Çevre sorunları ve kalkınma üzerine düşünürken umarım faydası olur.  

 

 

Hurai

Hurai (tüm iyi şeyler; rahmet) Çin’deki Tuvaların kozmolojisinde doğadan hayvanata ve oradan da insana dönüşümün mantığını ifade eder. İnsanoğlunun doğadan kesintisiz bir biçimde Hurai, feyzler ve nimetler almak kapasitesinde olduğu inancını sürdürür. Kavram esenlik içinde olmaya dair kendi yerel anlayışları ile Çin’de (Sincan) yaşayan Tuva Türklerinin hayvanlar, doğa ve tanırlarla örülü natüralizm ve Şamanizm gelenekleriyle güçlü bir şekilde irtibatlı.

Tuva halkı kökleri Tang hanedanına kadar uzanan kadim bir avcı ve göçer topluluktur. Bu gün Tuvalar Sincan Uygur bölgesinde Moğolistan’ın çeperinde ve Rusya’da parçalanmış bir şekilde varlıklarını sürdürmektedirler. Çin sınırları dahilinde yaşayan Tuva Türkleri temel olarak Kanas, Hemu ve Baihaba köylerinde yaşar ve toplam nüfusları 2500 civarındadır. Göçebe ve avcı bir topluluk olarak yaşama süreci içinde Hurai kadim bir kavram olarak geniş anlamda Şamanizm ve Naturalizmin kültürel bağlamı içinde insan, hayvanlar ve doğanın tanrılar tarafından kutsandığı düşüncesiyle Tuva halkının gündelik yaşamında hakim hale gelmiştir. Örneğin Ophiocordyceps sinensis mantarı yüksek rakımlı yerlerde yetişen ve oldukça iyi para getiren ve sağlık açısından değerli bir ürün olmasına rağmen Tuvalar asla bu mantarı toplamazlar çünkü onun tüm otlakların koruyucusu olduğuna ve Tuva halkına Hurai getiren kaynaklardan biri olduğuna inanırlar. Buna rağmen mantarın büyük ekonomik değeri dışardan bir çok insanın gelip hiçbir sınır olmaksızın gizlice onu toplamasına ve sonuç olarak da ekolojik bir tahribata neden oldu. Bu problemle baş edebilmek için Tuva halkı liderleri eş zamanlı olarak bir korucu tim oluşturdu. Bunun yanısıra Hurai inancı hayatın diğer birçok alanına da uygulanmakta.

Modernleşme, göçer toplulukların yerleşikleşmesi ve turizm geleneksel geçim kaynaklarını ve kültürleri sarsıcı bir şekilde yerinden etti. Hurai şimdilerde ise kültürel uyanışta ve modern kalkınma karşısında bir stratejik direniş biçimi olarak önemli bir rol oynamakta. Tuva halkının yerel anlayışında çizgisel bir gelişme fikrine karşılık gelecek bir kavram bulunmaz. Hurai iyi yaşam, sağlık, sürdürülebilirlik, sevgi, kutsallık gibi özellikleri bir araya getiren bütüncül bir kavramdır. İnsanmerkezli olmayan bir kavramdır Hurai; doğayı, hayvanları ve tanrıları insanın ötesine yerleştirir. Esenliğin doğanın, hayvanların ve tanrıların uyum içinde iyi olmasıyla mümkün olduğunu böylece insanın da doğal olarak mutluluğu ve öz tatmini tecrübe edeceğini söyler. Hurai elde edebilmesi, insanoğlunun esenliği bir bütün olarak korumayabilmesi için kendinden vermesi, kendini adaması gerekir. Bu sadece ritüellerle olmaz aynı zamanda gündelik bir çaba gerektirir.

Tuva halkının liderleri gündelik hayat uygulamaları ve törenleri ya da festivalleri ile gençleri geleneksel okul eğitiminin dışında doğa ile tamamıyla bütünleşeceği bir ibadet anlayışı ve Şamanizmle yetiştirir. Böylesi uygulamalar bütünüyle gençler insan ve doğa arasındaki yakın münasebeti kavrar ve öğrenir. Bu şekilde insan, doğa, hayvanlar ve ruhsal varlıklar arasındaki doğal ilişkiler oturur. Tuva halkının ekolojik anlayışı tabularda yansır. Çocuklar doğa kurallarına uyarak ve tabuları çiğnemeksizin eğitilirler, bitki ve hayvanlara zarar vermemeyi bütüncül esenlik ve mutluluğu uyum içinde yaşamayı öğrenirler. Bu inanışlara “eğer kuş yumurtalarını kırarsan yüzünde çiçek bozuğu çıkar” ya da “eğer taze bir fidanı, canlı bir ağacı kesersen tiklerin olur” gibi örnekler verilebilir. Doğal kaynakları saygıyla ekip biçmenin bir ifadesi olarak Tuva halkı toprağı çok derin ve geniş bir şekilde asla kazmama tabusuna Tuva halkı çok sıkı bir biçimde uyarlar. Gençlere doğa ve insan arasındaki ilişkinin nasıl olması gerektiğini ve bunun uygulamalarının hangi hassasiyetlerle şekilleneceğini göstermek için çeşitli gündelik törenler ve ritüeller uygulanır.

Modern kalkınmanın tesiriyle Hurai konsepti stratejik bir dönüşüm yaşamakta. Geleneksel yerel bir kavram olarak Hurai sadece gündelik uygulamalara yön vermekle kalmıyor aynı zamanda modernliğe direnebilmenin ve geleneksel kültürün yaşayabilmesinin de bir mücadele biçimine dönüşüyor. Bu dönüşüm Çin’de yaşayan Tuva halkının birliğini koruyabilmesi ve doğa, insan, hayvanlar ve tanrılar arasındaki doğal bağların canlanması amacına hizmet ediyor. Kemik kırma töreni esnasında dans ve ilahilerle eşliğinde gizemli sürekli tekrar edilen Hurai sözcüğü toplu bir vecde ve coşkuya neden oluyor ve doğa ve insan arasındaki kadim yapının ve hiyerarşinin yeniden kurulmasına katkıda bulunuyor. Kemik kırma töreni doğadan gelen kutsal esinin,  ilham ve esenliği kemiklerin içindeki iliği yiyerek tecrübe etmenin önemini vurgular. Tuva halkının diğer tören ve ritüelleri gibi kemik kırma töreni de kadim Hurai kavramının öneminin güncellenmesinde rol oynamaktadır. Gerçekten de Hurai kavramı Tuva halkının dışsal tehditleriyle, modernliğin meydan okumasıyla, ve Tuva toplumunun kültürel ve sosyal çıkmazlarıyla yüzleşmesinde yardımcı olur. Tuva liderlerinin uyguladığı stratejiler ve çabaları kadim Hurai kavramının gelecek nesillere aktarılmasında bir ümit kaynağı olmakta aynı zamanda Tuva halkının kültürel olarak hayatta kalma mücadelelerini güçlendirmekte.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YETERSİZ BAKİYE (ÖYKÜ)

Abi yetersiz bakiye diyor. Karşı taraf "ne diyor" diye sormuş olmalı telefonda. Yetersiz bakiye diyor abi. Sen ödedin değil mi geçen ayın borcunu. Abi ödedin de niye yetersiz diyor bu Allah aşkına. Sıradaki orta yaşlı hanım sabırsız. Bukleli saçlarına üfürüyor sıkıntıdan. Püf diyor. Bukle havalanıyor. Ablanın aceleden ziyade tahammülü yok gibi. Göz göze geliyorlar. Gözünü oyar adamın abla alimallah. Elinde kedi maması gözüne çarpıyor. Celal sırıtıyor en masum haliyle, abla kusura bakma hemen halledeceğim diyor. Celal'in rengi ruhsarı solmuş beti benzi atmış, alı al moru mor. Yer yarılsa içine girse. Dokunsan ağlayacak. Sinirden değil mahcubiyetten. İsmi Celal kendi pamuk. Kızdığını gören olmamıştır. Sinirleri alınmış mübarek. Hafif yanaklı, bembeyaz surat. Utanınca vücudunun bütün kanı yanaklara doluyor sanki. Bildiğin beş yaşında oğlan çocuğu. Oldu bitti utangaç Celal. Sosyal mobik mi fobik mi ondan işte. Komşunun kızı Yasemin öyle diyor. Yasemin fingirdeğin önde gideni...
Latin Amerikalı Kalkınma Eleştirileri Modern Dünya Sistemi’nin en önemli çevre unsurlarından biri olarak Latin Amerika’dan hakim kalkınma paradigmasına yönelik eleştiriler esaslı bir yekûn tutuyor. Şilili Manfred Max Neef’in, Meksikalı Gustava Esteva’nın, Kolombiyalı Arturo Escobar’ın ve makaleyi de kaleme alan Arjantinli Maristella Svampa’nın katkılarıyla ilerleyen bu eleştirel literatür hakkında bilgilendirici bir makale. Umarım faydalı olur.   Latin Amerikalı Kalkınma Eleştirileri Latin Amerika’da hakim kalkınma nosyonuna yönelik eleştirel yaklaşımlar Roma Kulübü’nün [1] 1972’de yayımladığı “Büyümenin Sınırları” raporuna kadar gider. Bu eleştiriler sürdürülebilir kalkınmadan emtia öncülerinin yayılmasına kadar uzanan geniş bir yelpazede çağdaş bir içeriğe sahiptir. Latin Amerika düşüncesindeki üç kilit meseleyi şöyle sıralayabiliriz:   1.       Tüketim toplumu eleştirisi (70-80 ler) 2.       Post kalkınmacı eleştiriler (90’...
  Han'ı irfanla okumak... Byung Chul Han çağdaş bir düşünür, 1959 doğumlu. Güney Kore asıllı, metalürji okuduktan sonra Almanya’ya göç etmiş. Berlin Üniversitesi’nde Kültür teorisi, sanat, estetik dersleri veren bir profesör. Bugünlerde “Güzeli Kurtarmak” isimli hacim olarak ince ama derinliği olan kitabını lezzetli bir tercüme ile azar azar okuyorum. Han’ın kitabını Mustafa Tatcı hocamdan yıllardır şerhlerini dinlediğim Yunus Emre ve Niyazi Mısri’nin zihnimde biriken nutukları ile birlikte okuduğumu farkettim. Böylesi çağdaş düşünürleri tanıdıkça bizim irfani geleneğimizi dünya dillerine açmanın önemine bir kez daha ikna oluyorum. Öyle sanıyorum ki çağdaş filozoflar büyük bir emek çektikten sonra bizim irfani geleneğimizin ancak kıyılarına varabilecekler ve 21. Asır bu irfanın küresel kültüre daha çok mal olduğu, daha çok anlaşıldığı bir zaman dilimi olacak. Üzülerek söylüyorum ama bu kaynağa bir kez ulaştıklarında da bizim yakın tarihimizin mahalle kavgalarından, kendi tarihi ve...