Ana içeriğe atla

 


Kuzeyi Kalkındırmamak.

Kuzey ve güney kavramları kalkınma literatüründe birer yön olmaktan öte küresel kapitalizmin çizdiği hatlar üzerinden şekillenen bir kategorizasyonu anlatır. Kalkınmış Kuzey, Geri Kalmış Güney ve Kalkınmakta olan diğerleri. Son yıllarda kalkınma literatüründe eskinin güneyinde olup şimdilerde kuzeyin metropolleri ile aşık atan ülkelerin zuhuru ile birlikte aşınarak da olsa hala farklı biçimlerde kendine yer bulabilmektedir. Kalkınmamakta Olan Kuzey yaklaşımının bu hatların gölgede bıraktığı alanlara yönelmesinden dolayı değerli bulduğumu söylemeliyim. Ekofenimizm ve agroekoloji gibi post kalkınmacı yaklaşımların çevre ve tarım sorunları gibi alanlara değerli katkılar sunarken büyük resim içinde küçük oyuklar açtıklarını lakin sistemin yapısal sorunlarına dair çok az şey söylediklerini ve böylelikle de onun devamına farkında olmadan katkı sunduklarını düşünebiliriz. Kuzeyi kuzey yapan yapısal ilişkiler çözümlenmeden Güney de hep güney olarak kalacak önermesi kavramın özü gibi duruyor. Metropolün obezliğine bir son vermeden ve bizzat Kuzeydeki emperyal yaşam biçimlerini tartışmadan dünya üzerindeki eşitsiz ilişkileri tekrar tekrar üreteceğimiz sonucunu çıkardım  Aram Ziai’nin makalesinden. Aşağıda makalenin yakın bir çevirisini bulabilirsiniz. Umarım faydalı olur.

 

 

Kalkınmamakta Olan Kuzey

Kalkınmamakta Olan Kuzey kavramı hem genel anlamda kalkınma söylemine hem de onun mecburi sonuçları olarak gelişmekte olan güney ve onun çevreci modernleşme olarak yol arkadaşı sürdürülebilir kalkınmaya karşı bir itirazı dillendirir. Güneyin fukaralığının ve dünya çapında gittikçe kötüye giden çevresel tahribatın müsebbibi olarak küresel kapitalizmin güç ilişkilerini ve sürekli sermaye birikimini icbar eden vurgusunu görür. Sonuç olarak bu güç ilişkilerine ve bu ekonomik sisteme karşı bir mücadeleye odaklanır. Kavram batının üstünlüğü fikrini, bilim ve teknolojideki ataerkil akideyi ve planlama ve kalkınma kavramlarına yönelik yersiz güveni tahkim eden, şirket kapitalizminin ekolojik modernleşme projesi olarak gördüğü sürdürülebilir kalkınma kavramının eleştirilerinden yola çıkmıştır.

Kavramın tarihi kökenleri 1990’lı yıllarda Almanya’da BUKO isimli üçüncü dünya dayanışmacısı ve uluslararasıcı bir grubun organize ettiği tartışma forumuna dayanır. Forum ekofeminizm dünya sistemi teorileri aynı zamanda dayanışma için uluslararası mücadeleye yönelik post modern uluslarararasıcılığa ve post kolonyal çalışmalara dayanan, komünist partiyi öncü, işçi sınıfını yegane devrimci güç ve devlet sosyalizmini de çözüm olarak gören geleneksel telakkilerin terkedilmesini içeren bir zeminde inşa edildi. Kavram ekofeminist özlü yaklaşımlarla uyumluydu lakin yaklaşımın tarım konusuna çok fazla odaklanması ve makro politik alternatiflere ve mücadelelere ise çok az yer vermesi şeklindeki çözüm önerilerine eleştirel bir mesafe koyuyordu. Bir kısım katılımcı değerli ekofeminist eleştirinin non-kapitalist ya da alternatif alanlar açarken daha büyük ekonomi-politik yapılara hiç dokunmadan öylece bırakmasından endişeliydi.

Kalkınmamakta Olan Kuzey yaklaşımı Kuzeyi sadece bir coğrafi tanımlama olarak almıyor aksine bazı grupların tüm üretici, yaratıcı ve duygusal emeğini boğaz tokluğuna sunmak zorunda kaldığı büyük oranda Kuzeyde bulunan bazılarının da adil olmayan imtiyazlardan faydalandığı bir toplum modeli ve tahakküm sistematiği olarak okuyor. Kalkınmış dünyanın toplum modelini kalkınma söyleminin de öngördüğü üzere dünyanın geri kalanının menfaatine olmayan bir dışlama üzerine kurulu olduğunu söyler. Kavram açıkça sistemin bütünlüğü içinde alternatif oyuklar açmaktan ziyade konuyu aşağıdan yukarıya doğru ele alarak genel yapının kendisine odaklanır. Tüm bu yapı içinde harcanan emek ve doğal kaynakların istismarının miktarını azaltmayı hedefler sonuçta özerkliğe yoğunlaşır. Kavramın beş temel ilkesi şöyledir.

1.      Kuzeyin askeri müdahalelerle emek ve doğal kaynaklara erişimi kapasitesini önlemek. (petrol için kan dökülmesin, Irak savaşına karşı uygun bir slogandı.)

2.      Yerel girişimleri birbirileriyle küresel rekabete zorlayan böylece ekonomik alternatifleri ortadan kaldıran Küresel sektörü geriletmek.

3.      Refah devletinin imkanlarından nüfusun önemli bir kısmını mahrum eden formel emeğin imtiyazlarını azaltmak ve bunun yerine herkes için temel bir sosyal güvenlik sistemini yerleşik kılabilmek.

4.      İhtiyaçların tatminine yönelik mekan ve ilişkilerin doğrudan tahsisi.

5.      Güneyde geniş alanların küresel sektör yerine yerel gıda güvenliğini sağlayacak şekilde kullanımının sağlanması bununla eş anlı olarak Kuzeyde de geçimi temin edecek yapıların yeniden inşası ve bugüne kadar emeğin kolonyal bir şekilde bölünmesinden faydalanan bölgelerin dekolonizasyonu tarzında hayatta kalmayı güvence altına alan önlemler alınması.

Sürdürülebilir kalkınmaya dair bir takım düşüncelerin aksine Kalkınmamakta Olan Kuzey kavramı Kuzeyli aktörlerin örneğin küresel çevre bilinci ya da gezegeni kurtarmak adı altında Amazon’daki ormanlık alanların kaybını önlemesinin meşru olmadığı hususunda ısrarcıdır. Bazı post kalkınmacı yaklaşımların hilafına batılılaşmayı, modernleşmeyi ya da sanayileşmeyi önlemek istemez. İşte tam bu noktada kavram Zapatista politikalarına dair tartışmalarla ilişkilenir. Marksist yaklaşımlardan farklı olarak Kalkınmamakta olan Kuzey söylemi diğer grupların emeğini ve kaynaklarını sömürmemek ilkesi dışında toplumların nasıl organize olacağı ve üretim yapacaklarına dair ifadelerden uzak durur. Buna rağmen bu ilke modenleşme ve sanayileşme teşebbüslerini ciddi bir biçimde sınırlar. Kalkınmamakta Olan Kuzey yaklaşımı kapitalizmi, ırkçılığı ve ataerkilliği kendiliğinden ortadan kaldırmaz bunun yerine toplumsal ve çevresel krizleri onları yeniden üretmeyecek tarzda ele almayı mümkün kılacak yollar arar. Toplumun gelecekteki yapılanmasına yönelik bir çerçeve ortaya koyabilmesi hedefler.

Kavram Almanya’daki uluslararasıcı ve sol çevreci çevrelerde başından beri tartışmalara konu olmakla birlikte son yıllarda büyüme karşıtı hareket içinde büyümenin kapitalizmle yüzleşmeden üstesinden gelmenin yollarını arayan yaklaşımlara radikal bir alternatif olarak daha çok ele alınmaktadır. Ekolojik krizlerin ana akım sürdürülebilir kalkınmacı yaklaşımların iddia ettiği gibi teknolojik ilerleme ve etkililik devrimleri ile çözüleceğini önermek yerine kavram konuyu yapısal nedenleri üzerinden ele alır. Kalkınmamakta Olan Kuzey yaklaşımı küresel kapitalizm ve onun kalkınma söylemini genel anlamda tahakküm ilişkilerinin daha geniş düzlemine taşır. Yaklaşım metropollerdeki emperyal yaşam biçimini ortadan kaldırmaya yönelik bir teşebbüsü ortaya koyar.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YETERSİZ BAKİYE (ÖYKÜ)

Abi yetersiz bakiye diyor. Karşı taraf "ne diyor" diye sormuş olmalı telefonda. Yetersiz bakiye diyor abi. Sen ödedin değil mi geçen ayın borcunu. Abi ödedin de niye yetersiz diyor bu Allah aşkına. Sıradaki orta yaşlı hanım sabırsız. Bukleli saçlarına üfürüyor sıkıntıdan. Püf diyor. Bukle havalanıyor. Ablanın aceleden ziyade tahammülü yok gibi. Göz göze geliyorlar. Gözünü oyar adamın abla alimallah. Elinde kedi maması gözüne çarpıyor. Celal sırıtıyor en masum haliyle, abla kusura bakma hemen halledeceğim diyor. Celal'in rengi ruhsarı solmuş beti benzi atmış, alı al moru mor. Yer yarılsa içine girse. Dokunsan ağlayacak. Sinirden değil mahcubiyetten. İsmi Celal kendi pamuk. Kızdığını gören olmamıştır. Sinirleri alınmış mübarek. Hafif yanaklı, bembeyaz surat. Utanınca vücudunun bütün kanı yanaklara doluyor sanki. Bildiğin beş yaşında oğlan çocuğu. Oldu bitti utangaç Celal. Sosyal mobik mi fobik mi ondan işte. Komşunun kızı Yasemin öyle diyor. Yasemin fingirdeğin önde gideni...
Latin Amerikalı Kalkınma Eleştirileri Modern Dünya Sistemi’nin en önemli çevre unsurlarından biri olarak Latin Amerika’dan hakim kalkınma paradigmasına yönelik eleştiriler esaslı bir yekûn tutuyor. Şilili Manfred Max Neef’in, Meksikalı Gustava Esteva’nın, Kolombiyalı Arturo Escobar’ın ve makaleyi de kaleme alan Arjantinli Maristella Svampa’nın katkılarıyla ilerleyen bu eleştirel literatür hakkında bilgilendirici bir makale. Umarım faydalı olur.   Latin Amerikalı Kalkınma Eleştirileri Latin Amerika’da hakim kalkınma nosyonuna yönelik eleştirel yaklaşımlar Roma Kulübü’nün [1] 1972’de yayımladığı “Büyümenin Sınırları” raporuna kadar gider. Bu eleştiriler sürdürülebilir kalkınmadan emtia öncülerinin yayılmasına kadar uzanan geniş bir yelpazede çağdaş bir içeriğe sahiptir. Latin Amerika düşüncesindeki üç kilit meseleyi şöyle sıralayabiliriz:   1.       Tüketim toplumu eleştirisi (70-80 ler) 2.       Post kalkınmacı eleştiriler (90’...
  Han'ı irfanla okumak... Byung Chul Han çağdaş bir düşünür, 1959 doğumlu. Güney Kore asıllı, metalürji okuduktan sonra Almanya’ya göç etmiş. Berlin Üniversitesi’nde Kültür teorisi, sanat, estetik dersleri veren bir profesör. Bugünlerde “Güzeli Kurtarmak” isimli hacim olarak ince ama derinliği olan kitabını lezzetli bir tercüme ile azar azar okuyorum. Han’ın kitabını Mustafa Tatcı hocamdan yıllardır şerhlerini dinlediğim Yunus Emre ve Niyazi Mısri’nin zihnimde biriken nutukları ile birlikte okuduğumu farkettim. Böylesi çağdaş düşünürleri tanıdıkça bizim irfani geleneğimizi dünya dillerine açmanın önemine bir kez daha ikna oluyorum. Öyle sanıyorum ki çağdaş filozoflar büyük bir emek çektikten sonra bizim irfani geleneğimizin ancak kıyılarına varabilecekler ve 21. Asır bu irfanın küresel kültüre daha çok mal olduğu, daha çok anlaşıldığı bir zaman dilimi olacak. Üzülerek söylüyorum ama bu kaynağa bir kez ulaştıklarında da bizim yakın tarihimizin mahalle kavgalarından, kendi tarihi ve...