Döngüsel Ekonomi; Nereye Kadar?
Döngüsel
ekonomi arayışının kaynağında sanırım bu soru yatıyor? Nereye kadar? Yegane sermayemiz
olan yeryüzü bu iştaha daha ne kadar dayanır. Çocuklarımıza, gelecek nesillere
sorumsuzca, müsrifçe ve maymun iştahlı bir şekilde tükettiğimiz hayatlarımızın
ardından ne bırakacağız. Döngüsel Ekonomi bu işin sonunu düşünen bir grup
ekonomistin ortaya attığı bir anlayıştan
doğuyor. Ürünlerin daha uzun süre, ihtiyacı olanlar tarafından ikinci kere
kullanımı gibi yöntemler, teknolojiler üzerinde düşünüyor. Geri dönüşüm
mantığının dahi muhafazakar bulunduğu “beşikten beşiğe” tasarımlar üzerinde
çalışıyor. Kompost olarak kullanılacak tren koltuğu kumaşlarından, kendi
kendini yenileyen çamaşır makinelerine kadar yenilikçi çözümler üzerinde
düşünüyor. Biyomimetik/biyotaklit denilen bir akımla doğada hazır bulunan
çözümlerden ilham alarak insani ve çevresel problemlere çözümler üretiyorlar.
Permakültür uygulamaları ile kendi kendini idame ettiren bir tarım anlayışı ile
başka türlü bir ekosistemin arayışındalar. Tüm bunlar her nekadar mevcut
ekonomik düzen içinde marjinal paya sahip olsalar da geleceğe dair ümit veren
arayışlar olarak dikkat çekiyor. Bendeniz
okurken bilgilendim sizlerle de paylaşmak istedim. Umarım faydalı olur.
Döngüsel Ekonomi
Döngüsel
Ekonomi ekonomik büyüme ve onun çevresel tesirlerini ayırmayı hedefleyen yükselen
stratejik bir vizyondur. Merkezi stratejisi şunları hedefler:
1. Mevcut
ekonomik sistemin doğal kaynakların ve madenlerin ihracat için çıkarılmasını
hedefleyen ekstraktivizmi azaltmaya yönelik olarak hammadde kullanımını
azaltmak.
2. Toplumun
farklı kesimleri için hala kullanım değeri olan malzemeleri ıskartaya
çıkarmaktan kaçınarak yeniden kullanım uygulamalarını arttırmak.
3. İkincil
malzemeler için etkili piyasa düzenlemeleri uygulayarak malların yeniden
dönüşümünü arttırmak.
Teknik,
tasarımsal aynı zamanda da yönetimsel çözümler Döngüsel Ekonominin (DE) araştırma
ve uygulamalarının merkezinde yatar. Bu çözümler uzun erimli satış rakamlarını
arttırmak üzere ürünlerin fayda ömrünün sınırlı bir şekilde üretimi, standart
üretim modelleri şeklindeki planlanmış eskimesine karşı koyar ve malzemelerin
kullanım ömürlerini uzatmaya yoğunlaşır.
DE
konseptinin ortaya çıkışı Kennth Boulding gibi öncü ekolojik iktisatçılara
kadar uzanır. Boulding 60’ların ortalarında sürekli ve çizgisel bir genişleme
üzerine kurulu ekonomi düşüncesini eleştirdi. Bunu sürekli yeni topraklar elde
etmeye ve hayvanlarını arttırmaya çalışan bir kovboy ekonomisi olarak
görüyordu. Çıkarılacak yeni maden yataklarına doğru yayılmanın artık mümkün
olmadığı ve malzemelerin ve enerjinin geri dönüşümünün ticaretin temel kaygısı
haline geldiği uzay gemisi ekonomisinin gelişini önceden gördü. Sonrasında 80’lerde
ekonominin maddi dengesi David Pearce ve Kerry Turner gibi muhtemelen döngüsel
ekonomi ifadesini ilk defa kullanan etkili çevreci ekonomistlerin temel
argümanı haline geldi. Çevrenin tamamıyla görmezden gelinmesi ile ancak ekonominin
çizgisel olarak sürekli genişleyebileceğini ifade etti. Aynı periyotta endüstriyel
çevreciler ve çevre tasarımcıları malzeme kullanımının nasıl daha etkili
kılınabileceğine ve ürünlerin ömürlerinin nasıl uzatılabileceğine dair uygulamalı
araştırmalar geliştirmeye başladılar. Bu çalışmalar ham maddelerin ya da
ikincil malzemelerin ve enerjinin bitmiş ürünlere ya da atığa dönüştürülmesi
için gerekli emek faaliyetlerinin teknolojik ve fiziki süreçlerle bütünleşik değerlendirmesi
anlamında endüstriyel metabolizmanın gelişimine katkıda bulundu. Atıkların azaltılmasının
aciliyeti DE düşüncesinin ve uygulamalarının gelişimini önemli bir şekilde
etkiledi. Bu durum DE’nin neden atıklara dair yasal mevzuatın ve programatik
planlarının bir parçası olduğunu da izah eder. DE’’ye dair bakış ve katkılar
diğer birçok disiplinden geldi. Mimari alanında örneğin “beşikten beşiğe”
konsepti tasarımcıları yeniden üretilen ürünler tasarlamaya teşvik etti. Doğa bilimciler
ve doğal kaynak yöneticileri insani problemleri doğada hazır bulunan yapı ve
unsurların uyum kapasitelerini taklit ederek çözmeye çalışan biyotaklit yaklaşımının
yayılmasını önemli buldu. DE aynı zamanda kendi kendini organize eden biyolojik
bir ekosistemin evrimini harekete geçiren bütünleşik bir tarım sistemi olarak
yükselen permakültür prensiplerini uyguladı.
Tüm
bunlara rağmen enerji ve malzemelerin gerçek ekonomisinin cari kalıpları bizi
dikkatli olmaya çağırıyor ve DE’nin kurtarıcı niteliklerini harekete geçirmeyi
gerektiriyor. Mevcut ekonomi yüz yıl öncekine göre çok daha etkin fakat daha
önce görülmemiş oranlarda kaynak kullanımı içeriyor. Daha önce benzeri
görülmemiş miktarda hammadde çıkarılıyor ve sürdürülemez oranda gaz ve katı
atık yayılmasına sebep oluyor. Hammadde çıkarılmasının nihai ürünü gerçekte tüketen
ulusa etkisini açıklayan bir gösterge olarak ulusların maddi ayak izi ufukta
kati bir ayırt edicinin görünmediğini ortaya koyuyor. Daha müreffeh olmak doğal
kaynaklar üzerindeki baskıyı sonuçta azaltmıyor. Dünya ekonomisinin
döngüselliğini tahmin etmeyi amaçlayan bir ilk niteliğindeki araştırmanın
sonuçlarına göre çıkarılan doğal kaynakların ancak yüzde altısı üretim ve
tüketim döngüsünü beslemek üzere tekrar geri dönüşüme giriyor. Şimdiki rakamlar
ise ancak yüzde 30’luk bir geri dönüşüm potansiyeli olduğundan bahsediyor, geri
kalan önemli bir kısmını enerji kaynaklarının oluşturduğu yüzde yetmiş ise
yeniden döngüye dâhil edilemiyor. Ekonominin mevcut kalıplarının DE
hedeflerinin çok uzağında olduğunu söylemek çok zor değil.
Dahası
her zaman tamamıyla görünmese de DE’nin istihdamı arttıracağı ve anlamlı iş
alanları açacağına dair beklentiler varlığını sürdürüyor. Gerçekten de DE
aktörleri bir dikkati hak ediyorlar. Diğerleriyle birlikte bu aktörler açık
kaynaklı döngüsel ekonomi toplulukları, uzmanlar, tasarımcılar, şeffaflığın
artmasını, bilgiye, ürünlere, teknolojilere açık erişimi ve çevre ve kaynak problemlerine
açık kaynak çözümler sunmayı hedefleyen, dileyen yenilikçilerden oluşuyor. Bu kitlesel
hareketler cari iş modellerine meydan okumakla kalmıyor bilginin özel mülkiyeti
gibi kapitalizmin en temel kurumsal yapılarını da eleştiriyor. Müştereklere
dayalı gelişen dijital ekonomilerin bu aktörleriyle işbirliğinde tereddüt etmek
kaçırılmış bir fırsat olacaktır. Çünkü bu ekonomiler düşük karbon kullanımlı büyüme
karşıtı toplumları teknik ve sosyal olarak mümkün kılacak en önemli
yeniliklerin bazılarını içinde bulunduruyor. Bu yüzden onları yakından takip
etmek ve onlarla bir uyum yakalamak oldukça büyük önem taşıyor.

Yorumlar
Yorum Gönder