Ana içeriğe atla

DOSTLUĞA DERKENAR

 



Dost bî-pervâ felek bî-rahm ü devran bî-sükûn

Derd çoh hem-derd yoh düşmen kavî tâli' zebun


Dost bi vefa diye tekrar edip duruyorum. Kimdir vefasız dost? Vefalı dost var mıdır bu cihanda? İnsanın kendi hakikati dışında vefalı bir dostu var mı? Dost uçurumda belli olur. Harp meydanında, ölümün muhakkak ve mukarrer olduğu o karanlık gecede. Ziyafet sofralarında, ikbalde, işrette, kazanırken, yükselirken değil kaybederken, düşerken, kan dökerken belli olur. Dosta binde bir değil birde bir verilirmiş. O yüzden “bir dost bulamadım gün akşam oldu” ya da “arayı arayı bulsam izini izinin tozuna sürsem yüzümü” der durur dost arayanlar.  İnsanın kendi hakikatinden başka tüm bağlandıkları, dost bildikleri suretlermiş, alışkanlıklarmış, zaaflarmış. İnsanın aynadaki suretinden başka konuşacağı, derdini dökeceği kimsesi yokmuş meğer. Veysel  baba bu yüzden "benim sadık yarim kara topraktır" dermiş meğer...


Bunları düşünürken dertlilerin yoldaşı, her derde evvelden düçar olduğundan tüm dertlilerin haldaşı Fuzuli babamız imdada yetişti. Onun başına gelen daha betermiş meğer. Dostu vefasız bile değilmiş. Bi perva imiş. Alakasız, ilgisiz, kayıtsızmış. Aynası puslu ya da cilasız, saykalsız değil; kırılmış, darmadağın olmuş meğer. 


Feleğin merhametsizliğinden devranın dönüp dönmemesinden bize ne. Bizi dosttan gayrısı ilgilendirmez. Hal böyleyken dost onun ah u eninine karşı kayıtsızmış. “buraya kadarmış, bundan sonra yalnız gideceksin, gemide sana yer yok, kolundaki güçle sahili bulmaya, canını kurtarmaya bak demiş.” 


Dertsiz olmaktansa dertli olmak yeğdir, insanın kendinden büyük düşmanı olmaz dediler. Talih dediğimiz kendi elimizin emeği. Biriktirdiğimiz, gayretimiz, ardımızdan önümüze koyup durduğumuz. O halde talihle de bir alıp vereceğimiz yok. Geriye yine bir tek dost kaldı. Tek meselemiz. 


Bu yarayı dosttan aldıysak ezelde, onu yine ancak dost sarar. 


Niyazi babamız "ben sanırdım alem içre bana hiç yar kalmadı, ben beni terkeyledim gördüm ki ağyar kalmadı."demiş.


Eşrefoğlu hazrette de aynı yerden söylemiş:


Yoğ idi levh ü kalem, aşk var idi 

Âşık u ma’şûk u aşk bir yâr idi 

Âşık u ma’şûk u aşk bir yâr iken 

Cebrâil ol arada ağyâr idi


Fethi bey gibi söylersek, evveli dost ahiri dost, şeş cihetten bakan dost. İçi dost dışı dost. Arada bir Fuzuli baba ile derdimize yansak da başka çaremiz gidecek yerimiz mi var, menzilimiz dost, ilticagahımız dost. 


Söz çok, bağışlayın. Tüm dostlara selam olsun. Kulunuz...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YETERSİZ BAKİYE (ÖYKÜ)

Abi yetersiz bakiye diyor. Karşı taraf "ne diyor" diye sormuş olmalı telefonda. Yetersiz bakiye diyor abi. Sen ödedin değil mi geçen ayın borcunu. Abi ödedin de niye yetersiz diyor bu Allah aşkına. Sıradaki orta yaşlı hanım sabırsız. Bukleli saçlarına üfürüyor sıkıntıdan. Püf diyor. Bukle havalanıyor. Ablanın aceleden ziyade tahammülü yok gibi. Göz göze geliyorlar. Gözünü oyar adamın abla alimallah. Elinde kedi maması gözüne çarpıyor. Celal sırıtıyor en masum haliyle, abla kusura bakma hemen halledeceğim diyor. Celal'in rengi ruhsarı solmuş beti benzi atmış, alı al moru mor. Yer yarılsa içine girse. Dokunsan ağlayacak. Sinirden değil mahcubiyetten. İsmi Celal kendi pamuk. Kızdığını gören olmamıştır. Sinirleri alınmış mübarek. Hafif yanaklı, bembeyaz surat. Utanınca vücudunun bütün kanı yanaklara doluyor sanki. Bildiğin beş yaşında oğlan çocuğu. Oldu bitti utangaç Celal. Sosyal mobik mi fobik mi ondan işte. Komşunun kızı Yasemin öyle diyor. Yasemin fingirdeğin önde gideni...
Latin Amerikalı Kalkınma Eleştirileri Modern Dünya Sistemi’nin en önemli çevre unsurlarından biri olarak Latin Amerika’dan hakim kalkınma paradigmasına yönelik eleştiriler esaslı bir yekûn tutuyor. Şilili Manfred Max Neef’in, Meksikalı Gustava Esteva’nın, Kolombiyalı Arturo Escobar’ın ve makaleyi de kaleme alan Arjantinli Maristella Svampa’nın katkılarıyla ilerleyen bu eleştirel literatür hakkında bilgilendirici bir makale. Umarım faydalı olur.   Latin Amerikalı Kalkınma Eleştirileri Latin Amerika’da hakim kalkınma nosyonuna yönelik eleştirel yaklaşımlar Roma Kulübü’nün [1] 1972’de yayımladığı “Büyümenin Sınırları” raporuna kadar gider. Bu eleştiriler sürdürülebilir kalkınmadan emtia öncülerinin yayılmasına kadar uzanan geniş bir yelpazede çağdaş bir içeriğe sahiptir. Latin Amerika düşüncesindeki üç kilit meseleyi şöyle sıralayabiliriz:   1.       Tüketim toplumu eleştirisi (70-80 ler) 2.       Post kalkınmacı eleştiriler (90’...
  Han'ı irfanla okumak... Byung Chul Han çağdaş bir düşünür, 1959 doğumlu. Güney Kore asıllı, metalürji okuduktan sonra Almanya’ya göç etmiş. Berlin Üniversitesi’nde Kültür teorisi, sanat, estetik dersleri veren bir profesör. Bugünlerde “Güzeli Kurtarmak” isimli hacim olarak ince ama derinliği olan kitabını lezzetli bir tercüme ile azar azar okuyorum. Han’ın kitabını Mustafa Tatcı hocamdan yıllardır şerhlerini dinlediğim Yunus Emre ve Niyazi Mısri’nin zihnimde biriken nutukları ile birlikte okuduğumu farkettim. Böylesi çağdaş düşünürleri tanıdıkça bizim irfani geleneğimizi dünya dillerine açmanın önemine bir kez daha ikna oluyorum. Öyle sanıyorum ki çağdaş filozoflar büyük bir emek çektikten sonra bizim irfani geleneğimizin ancak kıyılarına varabilecekler ve 21. Asır bu irfanın küresel kültüre daha çok mal olduğu, daha çok anlaşıldığı bir zaman dilimi olacak. Üzülerek söylüyorum ama bu kaynağa bir kez ulaştıklarında da bizim yakın tarihimizin mahalle kavgalarından, kendi tarihi ve...