Ana içeriğe atla

BUEN VİVİR; BAŞKA BİR İYİ YAŞAM MÜMKÜN




Buen Vivir İspanyolca bir ifade, yakın bir tercüme ile iyi yaşam demek.

Sizce iyi yaşam nedir? Ekonomik konfor, hayat standardı, gelir seviyesi, iyi araba, konut, alım gücü, tatiller mi?…Yoksa kitaplar, müzik, sanat, estetik, sakin bir yaşam, doğa, yeşil mi? Ya da iç huzur, maneviyat, sükunet, inziva, kendinizle başbaşa kalmak olabilir mi? Kalabalık bir aile, bir ev dolusu çocuğa ne dersiniz?

Eğer bu soruyu Güney Amerika’nın Andean Dağlarında yaşayan bir Keçuva yerlisiyle bir de bizim Toroslar’ın Sarıkeçili Yörüklerinden birine sorsak benzer cevaplar alırdık mutlaka.

Çünkü her ikisi de toplum ve doğayı birbirinden ayırmayacağı ve toplumu da ayrı adacıklar da yaşayan bireylere bölmeyeceği için iyi yaşamı insanların ve doğanın tüm unsurlarının bir arada uyum içinde yaşadıkları bir yaşam olarak anlatırlardı farklı üsluplar ama benzer anlamlarla.


İyi yaşam nedir? Ekonomik konfor, hayat standardı, gelir seviyesi, iyi araba, konut, alım gücü, tatiller…yoksa kitaplar, müzik, sanat, estetik, sakin bir yaşam, doğa, yeşil mi? Ya da iç huzur, maneviyat, sükunet, inziva, kendinizle başbaşa kalmak olabilir mi? Kalabalık bir aile, bir ev dolusu çocuk olabilir mi?

Güney Amerikalı Andean dağlarında yaşayan Keçuva yerlileri iyi yaşamı batılı ya da modern kalıpların ötesinde atalarının izinden, geleneklerinin içinden anlamaya devam ediyor. Bilgi, hissiyat ve maneviyat düzeyinde köklü bir dönüşümü içeren modernliğin büyüme eksenli kalkınma paradigmasını hesaba çeken bir anlayışları var. İyi yaşamı bireysel konfor, ekonomik olarak yüksek ve kaliteli standartlarda bir yaşam olarak değil çevreyle, diğer varlıklarla, toplumlarla, insanlarla hasılı bütün evrenle uyum içinde bir yaşam olarak görüyorlar. Sosyolojik ve ekolojik olanı birbirinden ayırmadan hayvanlar, bitkiler, ağaçlar, dağlar, akarsular hatta ruhlar ve perilerle birlikte herbirinin hakkına riayet ederek sürülen bir yaşamın iyi yaşam olduğunu düşünüyorlar.

Modern akıl parçalara böler, ayırır. Doğa ile toplumu ayırır ilk olarak. Sonra toplumu da tek tek ayrı adacıklar kadar birbirine mesafeli bireylere böler. Buen Vivir düşüncesi ise bu tarz ayrımları bir kenara iter farklılıklara kapı aralar, insan dışında kalan varlıkları da içeren bir etik kurar hatta onların haklarını anayasal düzeye taşıyarak politik bir düzey inşa eder. İnsan insan, insan toplum ve insan doğa arasındaki duvarları kaldırır. Kapitalizmin almak, satmak, yaşamak, mülk edinmek gibi sadece insan bireylere tanıdığı, bireyin evrenin geri kalanına hükmettiği bir bir anlayış yerine tüm bunları bir arada varolan özneler olarak görür.

Keçuva yerlileri dilinde Sumak Kawsay iyi bir yaşam anlamına geliyor ve İspanyolca Buen Vivir düşüncesine de kaynaklık ediyor. 2008 yılında bu yerli düşüncenin verdiği ilhamla Ekvator  ve 2009 yılında ise Bolivya Anayasası’nda bir takım düzenlemeler yapılmış. Anayasanın 7. Bölümü doğa hakları başlığını taşıyor ve şöyle bir ibare içeriyor: “Bu vesile ile biz burada yeni bir kamusal birlikte varolma tarzını kurmaya karar veriyoruz, farklılık ve doğa ile uyum içinde iyi bir yaşam tarzını, sumak kawsay’ı gerçekleştirmek üzere…” böylece tarihte ilk defa doğa anayasal bir metinde hukuki bir kişilik kazanarak anayasal korunma altına alınmış oluyordu. Sağlık, eğitim, özgürlük ve katılımın yanısıra “Pachamama yani Yeryüzü ananın” haklarını da içeren Buen Vivir düşüncesinin ilham verdiği geniş ve kapsamlı bir hak tanımı anayasa da yer alıyordu.

Sumak Kawsay düşüncesi doğayı ekonominin devamı için kaynak temin edilecek, maden çıkarılacak, sanayinin ve aşırı tüketimin çarklarını döndürecek, şehirlerin bitmez iştahları için sömürülecek bir nesne olarak değil ahlaki ve nihai olarak da hukuki bir özne olarak görüyor. İyi bir yaşamın insanın doğanın ve evrenin tüm unsurları ile canlı cansız ayırmaksızın uyum içinde sürdürdüğü bir yaşam ile mümkün olacağını öngörüyor.

Buradan büyüme eksenli bir kalkınma, insanı merkeze alan bir modernlik düşüncesi, tüketim kültürü değil aksine paylaşımcı, doğanın tüm nimetlerine karşı saygılı, kanaat merkezli bütüncül ve paylaşımcı bir ihtiyaç tatminini merkezine alan bir ekonomik yaklaşımda ortaya çıkıyor.

Güney Amerika’nın Andean dağlarında yaşayan Keçuva yerlileri ile Toros dağlarının Sarıkeçililerini bir araya getiren anlayış birliği ne kadar da dikkat çekici. Sarıkeçili göçeri bir kadın şöyle diyor:

“Keçiler dua etmezse şu dağlarda bir tek ot bitmez, otlar dua etmezse gökten bir damla yağmur düşmez, o yüzden tüm canlılar bizim için birdir, keçim neyse oğlum da odur, dağ da odur, su da odur…”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YETERSİZ BAKİYE (ÖYKÜ)

Abi yetersiz bakiye diyor. Karşı taraf "ne diyor" diye sormuş olmalı telefonda. Yetersiz bakiye diyor abi. Sen ödedin değil mi geçen ayın borcunu. Abi ödedin de niye yetersiz diyor bu Allah aşkına. Sıradaki orta yaşlı hanım sabırsız. Bukleli saçlarına üfürüyor sıkıntıdan. Püf diyor. Bukle havalanıyor. Ablanın aceleden ziyade tahammülü yok gibi. Göz göze geliyorlar. Gözünü oyar adamın abla alimallah. Elinde kedi maması gözüne çarpıyor. Celal sırıtıyor en masum haliyle, abla kusura bakma hemen halledeceğim diyor. Celal'in rengi ruhsarı solmuş beti benzi atmış, alı al moru mor. Yer yarılsa içine girse. Dokunsan ağlayacak. Sinirden değil mahcubiyetten. İsmi Celal kendi pamuk. Kızdığını gören olmamıştır. Sinirleri alınmış mübarek. Hafif yanaklı, bembeyaz surat. Utanınca vücudunun bütün kanı yanaklara doluyor sanki. Bildiğin beş yaşında oğlan çocuğu. Oldu bitti utangaç Celal. Sosyal mobik mi fobik mi ondan işte. Komşunun kızı Yasemin öyle diyor. Yasemin fingirdeğin önde gideni...
Latin Amerikalı Kalkınma Eleştirileri Modern Dünya Sistemi’nin en önemli çevre unsurlarından biri olarak Latin Amerika’dan hakim kalkınma paradigmasına yönelik eleştiriler esaslı bir yekûn tutuyor. Şilili Manfred Max Neef’in, Meksikalı Gustava Esteva’nın, Kolombiyalı Arturo Escobar’ın ve makaleyi de kaleme alan Arjantinli Maristella Svampa’nın katkılarıyla ilerleyen bu eleştirel literatür hakkında bilgilendirici bir makale. Umarım faydalı olur.   Latin Amerikalı Kalkınma Eleştirileri Latin Amerika’da hakim kalkınma nosyonuna yönelik eleştirel yaklaşımlar Roma Kulübü’nün [1] 1972’de yayımladığı “Büyümenin Sınırları” raporuna kadar gider. Bu eleştiriler sürdürülebilir kalkınmadan emtia öncülerinin yayılmasına kadar uzanan geniş bir yelpazede çağdaş bir içeriğe sahiptir. Latin Amerika düşüncesindeki üç kilit meseleyi şöyle sıralayabiliriz:   1.       Tüketim toplumu eleştirisi (70-80 ler) 2.       Post kalkınmacı eleştiriler (90’...
  Han'ı irfanla okumak... Byung Chul Han çağdaş bir düşünür, 1959 doğumlu. Güney Kore asıllı, metalürji okuduktan sonra Almanya’ya göç etmiş. Berlin Üniversitesi’nde Kültür teorisi, sanat, estetik dersleri veren bir profesör. Bugünlerde “Güzeli Kurtarmak” isimli hacim olarak ince ama derinliği olan kitabını lezzetli bir tercüme ile azar azar okuyorum. Han’ın kitabını Mustafa Tatcı hocamdan yıllardır şerhlerini dinlediğim Yunus Emre ve Niyazi Mısri’nin zihnimde biriken nutukları ile birlikte okuduğumu farkettim. Böylesi çağdaş düşünürleri tanıdıkça bizim irfani geleneğimizi dünya dillerine açmanın önemine bir kez daha ikna oluyorum. Öyle sanıyorum ki çağdaş filozoflar büyük bir emek çektikten sonra bizim irfani geleneğimizin ancak kıyılarına varabilecekler ve 21. Asır bu irfanın küresel kültüre daha çok mal olduğu, daha çok anlaşıldığı bir zaman dilimi olacak. Üzülerek söylüyorum ama bu kaynağa bir kez ulaştıklarında da bizim yakın tarihimizin mahalle kavgalarından, kendi tarihi ve...