UKRAYNA KRİZİ ÜZERİNE MERAKLISINA
NOTLAR
Geçtiğimiz
Temmuz ayının 12’sinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin imzasıyla bir makale
yayımlandı. “Rusların ve Ukraynalıların Tarihsel Birliği Üzerine” isimli makale
aslında kimi yazarlara göre soğuk savaşın sona ermesinden bu yana yaşanan en büyük
krizin nedenlerine dair önemli ipuçları barındırıyor. Putin’e göre Ukraynalılar
ve Ruslar Belaruslularla birlikte tek bir halktır. Triune ya da Rusça’da
Triyedni denilen Rus, Ukraynalı ve Belarusları aynı tarihi köklere sahip tek
bir ulus olarak gören emperyal ideolojik tezin yansıması olan bu görüşler
Çarlık Rusyası döneminde devlet ideolojisi haline gelmişti. Putin bu uzun bir
geçmişi olan tezi seçilmiş tarihi referanslarla yenilerken Ukrayna ve Rusya’nın
ortak bir geleceğe ve dolayısıyla da kadere sahip olduğu yönünde bir sonuca
varıyordu. Putin makalesinde açıkça Ukrayna sınırlarını tartışmaya açıyor ve etnik
olarak saf bir Ukrayna ulusu yaratmak söyleminin ülkedeki etnik Ruslara ve
dolasıyla Rusya’ya karşı bir tehdit ve Rusya sınırlarına doğrultulmuş bir kitle
imha silahı olduğunu öne sürüyordu. Donbass savaşını tartışmaya açıyor ve
basitçe Ukrayna’nın Donbass bölgesine ihtiyacı olmadığını öne sürüyor. Putin
yaşanan krizi Rus karşıtı komplolar ve kalkışmalar olarak görürken, yaşanan tüm bu süreçlerde Batılı hükümetler ve kurumlarla işbirliği içinde olan Ukrayna
hükümetini ise İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanya’sı ile Sovyetlere karşı
işbirliği yapan Ukrayna Milliyetçisi Aşırı Sağcı Stepan Bandera’nın takipçileri
olarak isimlendiriyor.
Sovyetlerin
dağılmasının ardından Rusya her zaman Ukrayna ile olan ilgisini sürdürdü. Tarihi
kültürel bağlar kadar yoğun politik bir ilginin de eşlik ettiği bu süreçte
Ukrayna’nın AB ve NATO gibi batı kurumları ile yakınlaşması Rusya tarafından
hep bir tehdit olarak algılandı. SSCB içinde kurucu unsurlardan biri olan
Ukrayna Rusya tarafından her zaman Rusya’nın çevresel etki alanı içinde
görüldü. Rumen Analist Iulian Chifu’ya göre Rusya’nın Ukrayna siyaseti Sovyet
dönemi emperyal müdahalenin teorik araçlarından biri olan Brejnev doktrinin
güncellenmiş haliydi.
2013
yılında Avromeydan hareketi ile Ukrayna siyasetinde Rus etkisine karşı
başlatılan protestolara karşı Rusça konuşan bölgelerden hareketler 2014 yılına
gelindiğinde Donbass savaşı olarak anılıyordu. Donetsk ve Luhanks
vilayetlerinde özerklik ilanlarını Rusya’nın Kırım’ı işgaline ulaşıyordu.
Geçtiğimiz
yılın Mart-Nisan aylarında başlayan Haziran ayında sakinleşip Ekim Kasım’da
yükselen ve Aralık’ta zirve noktasına ulaşan Ukrayna Rus krizini bu çerçevenin
içinde okumak faydalı olabilir. Çünkü Kriz aslında 2014 yılında Kırım üzerinden
başlayan uzatmalı Rus Ukrayna çatışmasının devamı niteliğinde. Bu süreçte Rusya
Kırım’ı ilhakından bu yana en büyük askeri hareketliliklerinden birini
gerçekleştirdi ve Ukrayna sınırına sayısı 100.000’i bulan birlikler ve mühimmat
yığdı. Rusya “güvenlik teminatları” dediği iki anlaşma taslağı ortaya koydu.
Rusya Ukrayna’nın NATO’nun dışında kalması için bağlayıcı bir taahhütte
bulunmasını ayrıca bölgedeki NATO birliklerinin ve askeri mühimmatlarının azaltılmasını
talep ediyor. Eğer bunlar yerine getirilmezse de aba altından sopa gösteriyor.
ABD
ve NATO üyesi Avrupa ülkeleri bu talepleri reddederken Rusya’yı acil ve ağır ekonomik
yaptırımlarla uyardı. ABD ve Rusya arasında sonuç vermeyen diplomatik
müzakereler yürütüldü. Kriz bazı analistler tarafından soğuk savaştan bu yana
yaşanan en büyük kriz olarak niteleniyor.
Ukrayna
Krizini daha geniş ve stratejik bir perspektiften küresel siyasetin çatışma
alanları üzerinden değerlendirmek de mümkün. Küresel dünyada pasifikten, Uzak Asya’ya
uzanan hatlarda hiçbir sorunun sadece bölgesel kalamayacağı ortada. Bazı
yazarların stratejik okuması Ukrayna Krizinin fiili bir çatışmaya kısa vadede
dönüşme ihtimalinin yüksek olmadığı, Soğuk savaş yıllarını hatırlatır bir
biçimde çatışmanın hep bir adım gerisinde donan dehşet dengesi üzerinde
tarafların birbirini yokladığı bir askeri diplomatik seviyede kalacağı yönünde olsa da Putin'in Kırım'ın ilhakında gösterdiği öngörülemez tavır çatışmanın her an için hesaba katılması gerektiğini bizlere hatırlatıyor.

Yorumlar
Yorum Gönder