Başkasını
bilmem ben yemeklerden en çok çorbaları severim. Serde var çorbacılık. Her
memleketin çorbası kendine güzel. Tahıl memleketinde tahıl sebze memleketinde
sebze. Tarhanası, yoğurtlusu, ayranlısı, mercimeği, mısırı, yarması, unu,
yarpuzu, nohutu, pirinci…Kim ne almışsa toprak anadan yine topraktan bir çanağa
koyup suyunu yağını ekleyip ateşe sürüyor. Üzerinde dumanı tüttü mü, kaşıkla
gitsin.
Bosna'nın Tarhanası (trahana)
Şuraba. Tuzlu,
yağlı, bol sulu. Fakiri buğdayı kaynatsın, zengini yahniyi, paçayı. Ne fark
eder, ağız tadın iştahın olsun yeter. Keyifle yenen tarhana bal
Evi ev yapan
çorbadır, çorbayı kaynatan da ana. Mutfağında salçalı soğan kokusunun, merhametli
elleri ile çorba karıştıran bir de türkü söyleyen anaların ve çorba dumanının
olduğu evlere yuva denir. Gerisi sosyal konut. Ana dediysem bazı babalar da
artık ana sayılır. Ev babaları. Bir doğurmaları eksik başka ne ararsan var. Eee
zaman bu değişir. İnsan da. Toplumsal cinsiyet şu bu meselelerini çok bilenler
konuşsun. Ben ona buna bakmam çorbayı kim kaynatıyorsa hanede ana da o baba da…
Dinler,
inançlar tarihi ile uğraşanlara sormalı ama bana öyle geliyor ki çorba cennet
taamı. Birleştiren, bölüştüren, onaran, şifa veren çorba sadece bu dünyadan
olamaz. Ey kendini arayanlar, derdine derman soranlar o terapi bu terapi
koşturmayın, Çorba kaynatın. Başkasının değil kendi çorbanızı.
Afrika’dan,
Amerika’ya her memleket kendi çorbasıyla övünsün ama bizim memleketin çorbasını
içen başka çorba ararsa bıldırcın etini bırakıp sarımsak kovalayanlardan farkı
kalmaz baştan söyleyeyim. Yok rusun borşu, japonun misosu, afrikanın bangası,
ispanyanın gazpaçosu, kuzey afrikanın friğimiymiş neymiş süzme mercimekle yayla
çorbasının eline su dökemez hiç biri. Küreseli de bilin ama önce yerelin
kıymetini bilin.
Modern
zamanlar çorbayı da hızlı ve pratik seviyor. Kimsenin uzun uzun çorba
karıştırmaya zamanı yok. Sıcak yaz günlerinde evlerin balkonlarına, damlarına
serilip kurutulan tarhanalar kaynar suya ufalanıp kışın kolayından sofraya
konurdu. Şimdilerde marketten hızlı çorbanı koy tencereye hatta mug’ına
karıştır gitsin. Türlü çeşit, kemik sulu, paça çorbası bile var. Bana hiç nodıl
demeyin, fena halde mıdıllanırım. Ömründe bir kere bol kırmızı biberli,
domatesli, tereyağlı erişte çorbası içmeyenler bana kalkıp korelinin sade suya
hamurunu ne olur övmesin.
Tarih dersi
vermeyelim şimdi merak eden gugıllayıp okusun. Ecdad da çorbanın değerini
bilmiş. Divan toplantılarında verilen çorba pek mühimmiş. Yeniçerinin ağası o
çorbayı içerse asker idareden memnun, içmezse işler karışık demekmiş. O yüzden
askerin düzenini disiplinini sağlayan komutanlara çorbacı denmiş bir zaman.
Askerin kafası bozulursa kazanı devirir canım çorbayı dökermiş. Çorba dökülürse
fitne başladı demekmiş.
Şimdi de öyle,
siyasetten hiç anlamam ama basit bir vatandaş olarak siyasetle uğraşan
abilerime önerim çorbaya odaklansınlar. Çorba kaynıyorsa analar memnun, analar
memnunsa haneler mutlu mesuttur. Hiç yabana atmayın hafife almayın bu çorba
işini. Dünyayı yönetmenin çorbayı karıştırmakla çok derinden bir ilgisi var.
Demedi demeyin.

Yorumlar
Yorum Gönder