Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ekim, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

UYUR İDİK UYARDILAR

      İnsan zihni katman katman. Her bir katman diğerine örtü. Soğan misali. Dıştaki içtekini saklıyor. Hayal ummanına haddü kenar yok. “ Sen bu evin kapusın henüz bulup açmadın, İçindeki kenz-i bî-pâyânı, hesaba kitaba sığmayan hazineyi arzularsın. ” diyor Mısri babamız. Evin kapısı kapalı. Kapıyı çal, “kim o” derlerse ne dersen de “ben” deme. Ne bileyim ben, bir şeyler de işte. Kelin dermanı olsa başına sürermiş. Bak açtıranlar ne demiş? Açtırdım kapıyı, girdim içeri Aklımı başımdan aldı o peri Dedim sende buldum halis cevheri Dedi yok yok bir mehenge sür beni. Yani, yanisi yok. Kapıyı açtırınca, periyi bulunca, kaldıysa aklın karışmasın. Sus. Aman çenen düşmesin.   “Dinle neyden” diyor büyükler ya da “işitin ey yarenler.” Oku! nidası var kitabın evvel emrinde. Kulağını dört aç. Uyan ey gözlerim gafletten uyan. “İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar” diyor adı görklü Mustafa. Onun yüzü suyu hürmetine uyan.   Çok yemek uyku yapar, çok yem...

BÜYÜTME HERŞEYİ KAFANDA BÖYLE

  Mutsuzluk kapımızda, güvensizlik yanı başımızda; yabancılaşma, anlam kaybı ve hissizlik diyenler var bu duruma. İnsan insana muhtaç oysa. Dinlemeyi, paylaşmayı bilmek için acil yardım eğitimi şart değil. Gönül yarası dikişsiz, pansumansız da kapanır.  Her şey yarış değil. bu kadar yaralanmana, yara bere içinde kalmana gerek yok. Sakin ol. büyütme herşeyi kafanda böyle. Bütün yarışları sen kazanmak zorunda değilsin. Unutma günün sonunda O’ndan başka galip yok. Yenilmek de var yazgımızda. Kayserler, Hüsrevler, Sultanlar, Şahlar da yenildi. Savaşta yenilmezsin bir gözleri ahu olur, zebun eder felek.  Herşeyi futbol maçı gibi görme ne olur. İki tarafın kazandığı oyunlar da var. Onları öğrenebilirsin. Arenada yalnız değilsin, dillerini bilirsen aslanlar, kaplanlarla bile dost olursun, tiranlar afallar, kan görmek isteyen halk üzülür biraz, o kadar. Herşey skor, takipçi sayısı, banka hesabı, bitkoin falan da değil. İkişer ikişer ileri saymak kadar geriye doğru saymak da z...

DOSTLUĞA DERKENAR

  Dost bî-pervâ felek bî-rahm ü devran bî-sükûn Derd çoh hem-derd yoh düşmen kavî tâli' zebun Dost bi vefa diye tekrar edip duruyorum. Kimdir vefasız dost? Vefalı dost var mıdır bu cihanda? İnsanın kendi hakikati dışında vefalı bir dostu var mı? Dost uçurumda belli olur. Harp meydanında, ölümün muhakkak ve mukarrer olduğu o karanlık gecede. Ziyafet sofralarında, ikbalde, işrette, kazanırken, yükselirken değil kaybederken, düşerken, kan dökerken belli olur. Dosta binde bir değil birde bir verilirmiş. O yüzden “bir dost bulamadım gün akşam oldu” ya da “arayı arayı bulsam izini izinin tozuna sürsem yüzümü” der durur dost arayanlar.  İnsanın kendi hakikatinden başka tüm bağlandıkları, dost bildikleri suretlermiş, alışkanlıklarmış, zaaflarmış. İnsanın aynadaki suretinden başka konuşacağı, derdini dökeceği kimsesi yokmuş meğer. Veysel  baba bu yüzden "benim sadık yarim kara topraktır" dermiş meğer... Bunları düşünürken dertlilerin yoldaşı, her derde evvelden düçar olduğundan tü...

Derin Ekoloji

  Çevreci düşünce antroposen çağının vicdan azabı. Sanayi çağından bu yana büyümenin ve refahın bedelini herkes eşit bir biçimde ödemiyor. Fakat galiba en ağır bedeli tabiatın, yeryüzünün kendisi ödüyor. Çok sessiz sedasız görünse de zaman içinde kendi diliyle insanoğluna şiddetli uyarılarda bulunuyor. İklim değişikliği, eriyen buzullar, azalan ormanlar, delinen ozon tabakası, kirlenen denizler, yok olan türler, orman yangınları, sel felaketleri, kuraklıklar, çölleşme, kasırgalar ve daha nicesi bu yazısız sözsüz fakat can yakıcı uyarıların en görünen hali. Günümüzde çevreci düşünce temelde iki hat üzerinde ilerliyor. İnsan merkezli ve yeryüzü merkezli. Antroposentrik ve biosentrik. Derin ekoloji düşüncesi insan merkezli bir çevreci bilincin yeterince etkin olmadığını ve insanı yeryüzünün efendisi olarak gören ve diğer varlıklard an ayıran bir anlayış yerine 4 milyon yıllık tarihinde insanın da yeryüzündeki canlı cansız herşeyle akraba olduğu bir anlayışı savunuyor.Bir dağ gibi düşü...